Paylaş Büyüsün'ün canlı yayın programlarının sonuncusunda Özgür Bolat ve Yankı Yazgan ebeveynlik ve çocuk gelişimindeki kritik başlıkları ele aldı. Bolat “Lise öğrencilerinde başarıyı etkileyen faktörler” araştırmasındaki önemli bulguları aktarırken, Yazgan da Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu konusunda merak edilen başlıklardan bahsetti. Yoğun ilgiyle izlenen programda izleyicilerin soruları da yönlendirici oldu.
Paylaş Büyüsün canlı yayın programları giderek artan bir ilgiyle izlenirken son olarak “Birbirimize soruyoruz: Ebeveynlik ve Çocuk Gelişimine Dair Merak Edilenler” başlığı ele alındı. Programa eğitim bilimci ve yazar Dr. Özgür Bolat ile çocuk, genç ve yetişkin psikiyatristi Dr. Yankı Yazgan katıldı ve birbirlerine sorular yönelttiler. Yoğun bir izleyici topluluğunun katılımıyla 21 Ocak akşamı gerçekleşen canlı yayında izleyicilerin yorum ve soruları da değerlendirildi.
“Beni ödülle cezalandırma” kitabının yazarı Bolat, Süleyman Demirel Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ömer Antalyalı'yla birlikte yürüttükleri bir çalışmada “lise öğrencilerinde başarıyı etkileyen faktörleri” araştırıyor ve bu araştırmayla lise birinci sınıftaki çocuklar için başarılı olabilme tahmini yürütmeyi hedefliyor. Yankı Yazgan’ın, Bolat'a ilk sorusu bu çalışmayla ilgili oldu.
18 bin kişiden toplanan verilerle yürütülen araştırmada mutluluk ve başarı faktörleri üzerinde durulduğunu anlatan Bolat, çalışmanın “Başarı nedir, nasıl tanımlanmalı? Mutluluk nedir, nasıl tanımlanmalı?” soruları etrafında şekillendirildiğini ve çalışmada başarı göstergesi olarak not ortalaması baz alındığını söyledi. Diğer araştırmalarda başarı ölçütü olarak başka parametrelerinin kullanılacağını belirtti. Buna göre, uyarlanmış ya da yeni geliştirilmiş (355 soru içeren) 55 anket/ölçek üzerinden yapılan değerlendirmede, başarılı ve başarısız öğrencilerin nerede farklılaştığı araştırıldı. Veri setinin sosyokültürel yapısı, Isparta'da homojen bir kitle olarak tarif edilirken bunun Türkiye'nin farklı bölgelerine ve özel okullara da açılmasının planlandığı belirtiliyor.
BAŞARI ÖNGÖRÜLEBİLİR Mİ?
Araştırmanın başlangıç sorusunun “Lise 1. sınıfa gelen bir çocuğun, başarılı olup olmayacağına dair bir öngörü yapılabilir mi?” sorusu olduğunu vurgulayan Özgür Bolat, bunun için 14 parametre bulduklarını anlattı. Bu parametreler arasında başarıyı ve mutluluğu olumlu ve olumsuz etkileyen şu başlıklar yer alıyor: Öğrenme eğilimi, planlama eğilimi, odaklanma, disiplin, yapılandırma eğilimi, gelecek planlama eğilimi, duygu kontrolü, öz duygu farkındalığı, sorun çözme, özgüven, aşırı rekabet eğilimi… Bolat ve Yazgan, tek tek başlıklar üzerine konuştuktan sonra Bolat araştırmanın bundan sonraki adımında “başarılı çocukların bedel ödeyip ödemediği” üzerinde duracaklarını anlattı.
Yankı Yazgan, bu bölümde son olarak not ortalaması yüksek çocuklarda ortaya çıkan başka bir sorun olan çevre ilişkileri ve arkadaşlık ilişkilerinde yaşanan zorluklara işaret etti. Popüler olmak ve sevilen olmak arasında bir ayrım olduğuna dikkat çeken Yazgan, popüler çocukların her zaman sevilmediğini ve ilişkilerinde zorluklar yaşadığını hatırlattı.
YANKI YAZGAN'LA GÜNDEM: DEHB
Özgür Bolat'ın Yankı Yazgan'a yönelttiği sorularla konu ağırlıklı olarak Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) başlığına yoğunlaştı. Bolat konuyla ilgili soruyu üç başlıkta ortaya koydu: Hiperaktivite nedir, nasıl anlaşılır ve ne yapılması gerekir?
Yankı Yazgan soruya sınırlı bir çerçevede yanıt verebileceğini, daha ayrıntılı bilgi ve deneyim paylaşımı için Paylaş Büyüsün sitesindeki uzman videoları ve değerlendirmeleri, blog yazıları ve PAY'ların değerlendirilebileceğini söyleyerek şu başlıklar üzerinde durdu:
* Ülkemizdeki çocukların yüzde 12'sine DEHB tanısı konmuş durumda ve dikkat konusu da çok üzerinde durulan bir konu. DEHB'li çocuğu ayırt etmek için önemli olan, çocuğun dikkatini vermek için dışsal etkenlere, dışsal çerçeveye ortalamadan çok daha fazla ihtiyaç duyuyor olması. Kendini kontrol becerisiyle ilgili, zihinde ve beyindeki mekanizmaların gelişmesindeki bir yavaşlık ve yolunu şaşırma durumu olarak görülebilir.
* Dışarıdan gelen tetikleyiciye yeterince düşünmeden verilen yanıt kolayca yapılan, düşünülmemiş ve haz ilkesine göre şekillenmiş bir yanıt oluyor. Bu şekilde özdenetimi ya da kontrol mekanizmaları çalışmayan çocuklar, DEHB belirtisi gösteriyor. Bu yetisi zayıf kaldığında özellikle okul hayatının ve sosyal ilişkilerin yüklerini taşımakta çok zorlanıyorlar.
* Böylelikle bu çocukların yaşamlarını, eğitimlerini, sosyal ilişkilerini, yaşamdan alabileceklerini engelleyen bir durum ortaya çıkıyor. Pratikte genellikle dikkatini verememe, kendini tutmak gereken yerde tutamama ve özellikle 12 yaşın altında da hiperaktiflik olarak tanımlanan anlamsız ve amaçsız bir aşırı hareketlilik olarak kendini gösteriyor.
* Hiperaktivitesi olan çocuklar amaca dayalı, amaç odaklı davranış oluşturmakta zorlanıyor. Amaçlamadığı davranışları sergiliyor ve bunun farkında olabilecek vicdani ve düşünsel yapıya sahip olduğu için de düşük özdeğer, özgüven sorunu yaşıyor.
* Bu çocuklar dışarıdan gelen uyarılara kendi tercihleriyle yanıt vermediği, içlerinden patlayan yanıtlar verdiği için çok sık kazalar geçiriyor. Düşünmeden hareket etme, yapabileceğini sanma, ikincil faktörleri değerlendirememe, çoklu işlem yapma becerisi gösterememe gibi nedenlerle diğer çocuklardan daha fazla kaza kurbanı oluyorlar.
* DEHB'li çocuklarda aşırı odaklanma gözleniyor, odaklandığı bir işe dikkatini fazlasıyla verebiliyor. Dikkatleri, eksik değil; ancak olması gereken yerde değil. Bazı çocuklarda dikkat o kadar belli bir yere yoğunlaşıyor ki, başka hiçbir şeyi görmez hale geliyor ve amaçladıklarının dışında yerlere götürüyor. O da bunu zaten kendi tercihiymiş gibi rasyonalize etme eğilimine giriyor.
* Yaş büyüdükçe en sık rastlanan sıkıntı kendileriyle ilgili memnuniyetsizlik. Çok başarılı olanlar başarılarının tadını alamadıklarından şikâyet ediyor, bu başarıyı nasıl elde ettiğini anlamadığından yakınıyor.
HİPERAKTİVİTE VE YARAMAZLIK FARKI
* Yaramaz çocukların amacı bir şeyden kaçınmak değil. Bir amaç peşinde organize bir şekilde hareketli ya da kontrollü hareket ediyorlar. Hiperaktivite Bozukluğu tanısı olan çocuklar belli bir amaca dönük hareket edemez, iyi planlama yapamazlar; sinsilik, kurnazlık yapamazlar. Yaramazlık planlı, odaklı bir aktivite olduğundan ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklar bunu beceremediklerinden yaramazlığı da beceremez, bunu becerdiğinde iyileşmiş olurlar.
* Türkiye'deki yüzde 12'lik dilimin yüzde 4,5’a denk düşen kısmı (yaklaşık üçte biri) yetişkinliğinde de DEHB tanısı alabilecek düzeyde belirti gösteriyor.
En önemli ayırt edici soru: Kendi işlerinizi tamamlamak için başkalarına ne kadar ihtiyaç duyuyorsunuz; kendi kendinize ne kadar yeterlisiniz? DEHB kendi başına bazı şeyleri tamamlama becerisini geliştirmeyi engelleyici olabiliyor.
Amaç; çocukların büyüdüklerinde bağımsızlık becerilerini yeterince kazanmalarını sağlamak.
İLAÇ KULLANIMI NASIL OLMALI?
* İlaç kullanma bir istek konusu değildir, doktorun reçete etmesi gereken bir durumdur. Bu tanıyı alan çocukların üçte biri, gecikmeden ilaç tedavisi uygulanan çocuklar oluyor. Küçük yaş grubu için de bu, zaman içinde gerekli hale gelebiliyor.
* Bazı aileler bunun hem zahmetli hem uzun süreli olması nedeniyle veya başka sebeplerle bu tercihe karşı çıkabiliyor. Aslında ilaç tedavisini reddeden aileler ilaç dışı uygulamaları da yeterli disiplinle uygula(ya)mıyor. Birçok aile sorunun kabulüyle ilgili bir sorun yaşıyor ve yadsıma yoluna gidiyor. Kimileriyse sorun karşısında çok yorulup kendilerine yararlı uygulamaları dahi yapamaz hale geliyor. Çocuğun hayatı açısından bu durumun hekimle birlikte değerlendirilmesi gerekiyor.
* Hiçbir ilaç tedavisi tek başına kullanılmıyor. İlaç tedavisi; öğretmenle iş birliği yapılan, anne babanın eğitim aldığı, çocuğun eksiklerinin giderildiği bir programın parçası olarak yapılıyor; ilaç, psikolojik-sosyal-pedagojik yaklaşımlarla birlikte kullanılıyor. DEHB'yle ilgili ilaç tedavileri bütünün parçası olduğunda emniyetli, etkili ve doğru seçildiğinde yaşamı değiştiren etkileri olan tedaviler.
* Aileler, öğretmenler ya da benzer durumda olan başka ailelerle birlikte dayanışma içinde bu soruna daha rahat dayanabiliyor ve daha doğru yaklaşımlar geliştirebiliyor. Uzun soluklu bir süreç olduğu için oturup düşünmek, sağlıklı kararlar alabilmek önemli.
ÜRETİM ODAKLI TEKNOLOJİ KULLANIMI
Programın son bölümünde Özgür Bolat, Yankı Yazgan'ın Yale Üniversitesi'ndeki çalışmalarından bahsetmesini isterken, Yazgan da Bolat'a dijital ebeveynlik konusundaki çalışmalarını sordu.
Yazgan, Yale ekolünün en önemli özelliğinin “başkalarıyla birlikte ben olma gerçeğini ortaya koyan teorik zemine dayalı olmak” şeklinde tarif ederken, “insanın zihninde başkalarına yer vermesinin, dünyada tek olmadığının ve başkalarıyla birlikte bir anlam taşıdığının” vurgulanmasının önemine dikkat çekti.
Dijital ebeveynlik projesinden kısaca bahseden Özgür Bolat, bu çalışmanın çocukların teknoloji bağımlılığı konusunun doğru ele alınması gerekliliği üzerine inşa edildiğini belirtti. Çocuğun bu bağımlılığının bir kaçış olup olmadığının araştırılmasının önemli olduğunu söyleyen Bolat, teknoloji kullanımının tek başına sorun olmadığını bunun tüketim odaklı olmasının sorun yarattığını vurguladı. Özgür Bolat anne-babaların çocuklarına teknoloji kullanımında rol model olduklarını unutmamaları gerektiğini de hatırlatarak onları üretim odaklı teknoloji kullanmaya yöneltebileceklerini kaydetti.
* Programın sorularla ilgili bölümünün haberine buradan ulaşabilirsiniz.
* Programın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.