Oğlan ve kız çocuklarının, büyüdüklerinde cinsiyet rollerine göre nasıl davranmaları “gerektiğiyle” ilgili toplumsal kuralları ve normları öğrenme şekilleri, kimliklerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynar ve gelecekte cinsiyetle ilişkili pek çok süreci etkileyebilir. Toplumsal cinsiyet algısının kendini en yoğun şekilde hissettirdiği alanlardan biri de, çoğunlukla uzun vadeli etkileri düşünülmeyen; dudaklardan dökülen kelimelerdir. Çoğu zaman sadece sohbet etmek için refleks olarak söylenen bu sözlerin zararsız olduğu düşünülebilir fakat gelecekte özellikle kız çocuklarının yaşamında geri dönülmesi mümkün olmayan etkiler bırakabileceği göz ardı edilmemelidir.
Bir dakikalığına kendinizi sürekli erkek çocuklarla karşılaştırılan ve bir kız çocuğu olarak nasıl olmanız/davranmanız gerektiğiyle ilgili yorumlar yapılan küçük bir kız çocuğu olarak hayal edin.
“Tam bir erkek fatma!”
“Erkek oyuncaklarıyla oynamaya bayılıyor.”
“Hiç kız gibi değil.”
“Yine erkek çocuklarla oynuyor, çok iyi anlaşıyorlar.”
“Aynı (erkek) kardeşi gibi güçlü kuvvetli.”
“Bugün biraz da kız arkadaşlarınla oynamak istemez misin? Hep erkek çocuklarla oynuyorsun.”
“Bütün arkadaşları erkek, onlardan biri gibi.”
“Oyuncak bebekleri sevmiyor musun? Daha önce hiç bebekleri sevmeyen bir kızla tanışmadım.”
Peki, bu sözler nereden geliyor ve değişimi için neler yapılabilir?
Kız çocukları, ya toplumun “kız” olarak sınıflandırdığı kalıba uyması gerektiğini düşünüyor ya da “erkeksi şeyleri” seven bir kız çocuğu olarak diğer kız çocuklarına uymadığını hissediyor. Onları gerçekten sevdikleri şeylere yönlendiren ve hayatta olmak istedikleri kişi olmalarını sağlayan iç pusulalarını görmezden gelerek zamanlarını ve enerjilerini uyum sağlamaya harcıyorlar. Kendileri olmakta özgür hissedemiyorlar çünkü kız çocuklarına toplum tarafından biçilen rolü oynuyorlar ya da hiçbir zaman yeterince “kız” olamayacakmış gibi hissediyorlar.
İşte tam olarak bu sebeple toplum olarak durup düşünmeli, söylenen basit cümlelerin ve günlük hayatta kullanılan kelimelerin kız çocuklarının iç dünyasında yarattığı ikilemin farkına varmalıyız. Sırf aktif ve/veya dağınık oldukları, deney yapmayı sevdikleri, çılgınca sorular (ya da bazılarının “uygunsuz” diyebileceği sorular) sordukları, yüksek sesle konuştukları, kısacası kendileri olmayı sevdikleri için kız çocuklarımıza “erkek gibi” olduklarını düşündüren ifadeler kullanmaktan kaçınmalıyız.
Karakterleri ve kişisel tercihleri söz konusu olduğunda tüm çocuklar cinsiyetten bağımsız, geniş bir spektrum gösterirler. Neden kişiliklerine ve hayattaki tercihlerine göre onlara cinsiyetçi etiketler koyalım? Neden sadece kendileri olmalarına izin vermeyelim? Neden bir kız çocuğu bisiklete binmeyi seviyorsa, morlukları/sıyrıkları varsa ve/veya arabalarla oynuyorsa, ona “daha az kızmış” gibi hissettirelim ya da bunlarla böbürlenerek onun “erkeksi” olduğunu ima edelim? Aynı şekilde, neden bebeklerle oynadığında onun “tam bir kız çocuğu” olduğu yakıştırmasını yapalım? Kız çocuklarımızı, seçimlerinin yarısını ortadan kaldıran bir dizi klişeye boğmaya devam ederek hayatı kendi şartlarına göre sürdürmeye nasıl teşvik edebiliriz?
Kız çocuklarına birey olarak oldukları gibi saygı gösterelim ve onları herkes için eşitlik iddiasında olan bir toplumda, yeri olmayan toplumsal klişelere hapsetmeyelim. Hayatınız boyunca duyduğunuz cümleleri söylemekten ve karşılaştırmalar yapmaktan vazgeçmek kolay olmayabilir fakat istediği kişi olma hakkına sahip tüm çocuklar için elimizden gelenin en iyisini yapabiliriz, onlara kendileri olma ve farklılıklarıyla dünyayı güzelleştirme fırsatını tanıyabiliriz.
Referanslar:
1. Raising Children More Gender Equitably. UN Women.
https://promundoglobal.org/wp-content/uploads/2018/10/F-Understanding-How-to-Raise-Children-More-Gender-Equitably-1.pdf (Erişim Tarihi: 16.09.2021)
2. Phrases We Need to STOP Saying to Our Girls. Moments A Day. http://www.momentsaday.com/she-must-be-the-boy-of-the-family-and-other-phrases-we-need-to-stop-saying/ (Erişim Tarihi: 16.09.2021)