Çocuk ve Ergenlerde Kaygı Bozuklukları

Birçoğumuz kendini kaygılı hissedebilir. Bu durum motivasyon arttırıcıdır ancak fazla hissedildiğinde farklı senaryolar yaşanabilir...

Kaygı hepimiz için normal bir duygudur. Örneğin, çocuğumuz için kaygılanmasaydık onlara nasıl daha iyi ebeveyn olabileceğimize dair araştırmalar yapmazdık. Çocuğumuz başarılı olmakla ilgili kaygı duymasa derslerine çalışmazdı. Kaygı, normal sınırlar içinde motive edici bir rol üstlenir. Korku da yaşam için önemli bir duygudur. Karşıdan karşıya geçerken üzerimize doğru gelen bir araba gördüğümüzde korkuyla kaldırıma kaçmazsak o araba bize çarpabilir.

Peki, yaşamımızda sıkça yaşadığımız ve az önceki örneklerde önemli olduğuna değindiğimiz bu iki duygu ne zaman ruh sağlığımızı bozacak düzeye gelip “bozukluk/hastalık” adını alır?

Çocuğunuzun kaygı ve korkusu yaşına ve içinde bulunduğu şartlara göre uygunsuz ya da aşırıysa, artık işlevselliğini etkiliyorsa, uykusunu-iştahını bozuyorsa o zaman tablo bir kaygı bozukluğudur. Yaşa uygun korkular aşağıda tablo halinde sunulmuştur.

0-2 yaş

Yüksek ses, büyük objeler, ebeveynlerden ayrılık, yabancılar

3-6 yaş

Karanlık, hayali figürler (hayalet, canavar, vb), hayvanlar, vücuttaki yaralar

7 yaş üzeri

Doğal afetler, yükseklik, mikroplar, okul performansı, akran ilişkileri

 

Kaygı bozukluğunun biyolojik, ailesel ve çevresel nedenleri vardır.

Beyinde nörotransmitter denilen bazı kimyasalların eksik olması biyolojik bir nedendir. Yaşanılan travmalar, hastalıklar, kayıplar vb. kaygı bozukluğu oluşmasını kolaylaştırıcı/tetikleyici çevresel nedenlerdir. Kaygılı ebeveynlerin çocukları daha kaygılı, mükemmeliyetçi ebeveynlerin çocukları da daha mükemmeliyetçi olmaktadır. Bunun nedenlerinden bir şüphesiz genetiktir. Diğer nedeni ise onlara rol model olmamızdır. Çocuklar bebekliklerinden itibaren ebeveynlerini izler ve taklit eder. Özellikle küçük yaşlarda taklit etme en iyi öğrenme metotlarından biridir. Bu süreçte annesinin böcek görünce çığlık attığını gören ya da babasının okula geç kalınca telaşlandığını gören çocuk bu davranış şeklini öğrenecektir. Küçüklüğünden beri ebeveynlerine yapışan, çevreyi araştırmaya gönülsüz olan, yabancılardan saklanan, baskılanmış/inhibe mizaç özelliği taşıyan çocuklar ileride kaygı bozukluğu için bir adaydır. Bu çocuklar yeni durumlara alışmada ve yaklaşmada zorluk çekerler. Aşırı kontrolcü/müdahaleci, otoriter ya da aşırı hoşgörülü ebeveynlik tarzı da özellikle baskılanmış mizacı olan çocuklarda kaygı bozukluğu gelişmesinde önemli rol oynar.

Çocuk ve ergenlerde kaygı bozukluğu fark edilmeyebilir.

Kaygı bozuklukları çocuk ve gençlerin %15-20’sini etkilemekte olup bu yaş grubunda en sık görülen psikiyatrik bozukluklardandır. Biz erişkinlerden farklı olarak çocuklar genellikle duygularının anormalliğini ya da yoğunluğunu ayırt edemez. Bu yüzden çocuğun bir şeylerin yanlış gittiğini anlaması zordur. Bazı kaygılı çocuklar sessiz, uyumlu ve sürekli etrafındakileri memnun etmek için çabaladıklarından yaşadıkları zorluklar fark edilmeyebilir. Ayrıca, kaygılı çocuklar mutlu ve hayattan keyif alıyor olabilir ancak özellikle bazı durumlarla başa çıkmakta zorlanıyor olabilir. Tüm bu nedenlerle çocuğunuzdaki kaygı bozukluğu kolaylıkla gözden kaçabilir.

Kaygı bozukluğunun belirtileri nelerdir?

Çocuğunuz uyku sorunları yaşıyorsa, karın ağrısı gibi özellikle belli stresli durumlarla ilişkili ve fiziksel olarak açıklanamayan ağrıları oluyorsa, okulda dikkat sorunları yaşamaya başladıysa, size eskisine göre fiziksel olarak daha çok yapışıyorsa, çok sakin bir çocukken öfke patlamaları yaşamaya başladıysa bunlar bir kaygı bozukluğuna işaret edebilir. Kaygı bozukluğunun; gelecekle ilgili endişeler, rahatlayamama, okula gitmeyi reddetme, hayatındaki birçok konuda endişe duyma, aşırı çekingen olma gibi duygusal belirtilerin yanı sıra kalp çarpıntısı, ter boşalma hissi, bitkinlik, nefes almada güçlük gibi fiziksel belirtileri de bulunmaktadır. Bu belirtiler kaygı bozukluğunun alt tiplerine göre değişebilmektedir. Bu konuyu başka bir yazımda işleyeceğim.

Kaygı bozukluğunu değerlendirme ve tedavi aşaması nasıldır?

Kaygıları nedeniyle başvuran ya da kaygı bozukluğundan şüphe duyduğumuz çocuk ve gençlerde öncelikle sosyal çevrelerinden bilgi toplamaya çalışırız. Ebeveynlerle, okulla ve çocukla görüşmemizden sonra tanıyı netleştiririz. Tedavinin gidişatını takip edebilmek amacıyla, bazı değerlendirme araçları ve ölçekler isteriz.

İlaç tedavisi ve psikoterapötik müdahaleler tedavi seçenekleridir. İlaç tedavisi olarak bazı anti-depresan ilaçları kullanmaktayız. Bu ilaçlar 6-8 hafta gibi bir sürede kaygıların düzeyini azaltmakta ve işlevselliği geri getirmektedir. İlaç tedavisinde önemli nokta doktorun önerdiği biçimde ilaçları kullanmaktır. Klinikte, ilaçların yan etkilerinden kaçınmak için düşük dozda başlarız ve takiplerde artırırız. İlk zamanlarda ilaçların bir işe yaramadığını düşünüp ilacı almayı bırakan çok sayıda hastayla karşılaşmaktayız. Tam tersi de geçerli olabilmektedir. Bazı hastalar da ilacın kendilerine çok iyi geldiğini ve düzeldiklerini düşündükleri için ilacı doktor tavsiyesi dışında kesebilirler. Bu durumda da kaygıların daha yoğun olarak geri geldiğini görmekteyiz. İlaçların etkisinden tam olarak faydalanabilmek adına kaygı belirtilerinde düzelme olduktan sonra ilaca doktorunuzun tavsiyesine göre 6 ay-1 yıl kadar devam etmeniz önemlidir.

Bilişsel davranışçı terapi, kaygı bozukluğunda etkin bir terapi yöntemidir. Bu konuda eğitimli terapistlerle yapılan seanslar yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Şüphesiz en iyi tedavi yöntemi ilaç ve bilişsel davranışçı terapinin birlikte kullanılmasıdır. Kaygı bozukluğu mizaçla da alakalı olduğundan özellikle stresli zamanlarda tekrar ortaya çıkabilir. Klinik deneyimlerime göre daha önce sadece ilaç tedavisi alan bireyler kaygılarıyla nasıl baş edeceğini bilemez. Oysa bilişsel davranışçı terapi kişinin kaygısını tanımasını, yönetmesini ve onunla nasıl başa çıkabileceğini öğretir.

Kaygı ile baş etmek için başka yardımcı yöntemler de bulunmaktadır. Çeşitli meditasyon teknikleri, relaksasyon egzersizleri, farkındalık temelli stres azaltma programları bunlardan bazılarıdır.

Kaygı bozuklukları tedavi edilmezse ne olur?

Tedavi edilmeyen kaygı bozuklukları baş etme becerilerinin yeterince gelişmemesine neden olur. En sık karşılaştığımız; kaçma ve kaçınma davranışıdır. Örneğin sosyal kaygıları olan bir genç, arkadaşlarından ve öğretmenlerinden kaçmak için okulu bırakmak isteyebilir. Kaygılı çocuk ve gençlerin öz güvenleri düşük olur, akademik olarak zorluklar yaşarlar, arkadaşsız kalırlar, depresif belirtileri olur ve uyuşturucu madde/alkol kullanarak kendilerini tedavi etmeye çalışabilirler. Erken tedavi ile bu yaşanması muhtemel zorluklar önlenebilir.

Kaygı bozukluğu olmayan bir çocuk yetiştirmek için biz ebeveynler ne yapabiliriz?

  • Rol model olarak, öğrenme açısından tehlike/tehdit durumlarında çocuğunuzun önünde sakin kalmanız çok önemlidir. Aslında en ideali ebeveyn olmadan önce kendi korku ve kaygılarımızla yüzleşmek ve gerekirse tedavi görmektir. Çünkü ne kadar sakin kalmaya çalışırsak çalışalım çocuklar gergin olduğumuzu anlayacaktır.
  • Çocuğumuzu, yaşadığı kaygılı durumlarda rahatlatmak yerine ona sorununu nasıl çözebileceğini öğretmek önemlidir.
  • Korkulu/stresli durumlardan kaçması/kaçınması konusunda küçüklüğünden itibaren uyarmalı ve bunların üzerine gitmesi konusunda cesaretlendirici olmalıyız.
  • Aşırı koruyucu, sürekli uyaran ebeveynler olmaktan kaçınmalı ve çocuklarımıza belli bir özerklik tanımalıyız.
  • Bazı çocuklar korkutucu içeriklere karşı daha hassas olabilmekte ve daha kolay etkilenebilmektedir. Bu çocuklarda, özellikle izledikleri videoların, oynadıkları oyunların, arkadaş konuşmalarının içeriklerine ekstra özen ve dikkat göstermek önemlidir.

 

Kaynaklar

Vallance, A., & Fernandez, V. (2016). Anxiety disorders in children and adolescents: Aetiology, diagnosis and treatment. BJPsych Advances, 22(5), 335-344. doi:10.1192/apt.bp.114.014183

Wehry, A. M., Beesdo-Baum, K., Hennelly, M. M., Connolly, S. D., & Strawn, J. R. (2015). Assessment and treatment of anxiety disorders in children and adolescents. Current psychiatry reports17(7), 52. https://doi.org/10.1007/s11920-015-0591-z

Piacentini, J., & Roblek, T. (2002). Recognizing and treating childhood anxiety disorders. The Western journal of medicine176(3), 149–151. https://doi.org/10.1136/ewjm.176.3.149

"Brighter futures for anxious kids" https://www.apa.org/monitor/2017/03/anxious-kids

Why childhood anxiety often goes undetected (and the consequences) by Roy Boorady https://childmind.org/article/detecting-childhood-anxiety/


Yorumlar
Yorum eklemek için giriş yapmalısınız