Erken ergenlik: Bir hastalığı değil, bir endişe ya da belirsizliği mi tedavi etmeye çalışıyoruz?

Bu yazıda ergenlik ve erken ergenlikten bahsedilmektedir.

PaylaşBüyüsün'ün bu ay gündemine aldığı “Ergenlik ve Erken Ergenlik” başlığı, takipçilerinin sorularına yanıt verilmesinin yanı sıra yepyeni tartışma başlıklarının da açıldığı bir canlı yayında konuşuldu.

Çocuk, genç ve yetişkin psikiyatristi olan Prof. Dr. Yankı Yazgan ile Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Endokrinolojisi, Diyabet ve Obezite uzmanı olarak çalışan Prof. Dr. Şükrü Hatun'un birlikte yaptığı canlı yayında, ergenlik döneminin insan yaşamında önemli bir dönem olduğu, bu sürecin bedensel ve psiko-sosyal boyutları ile birlikte bir bütün olarak düşünülmesini gerektiği vurgulandı. Şükrü Hatun, daha çok kızlarda görülmekte olan erken ergenlik vakalarında odağımızın, bir an önce “tedaviye girişmek” yerine, gereksiz tedaviden kaçınmak yönünde olması gerektiğini vurguladı. Bu konuda, ailelerin telaşının da pay sahibi olduğu “aşırı medikalizasyon” yönündeki eğilimin, aslında sorunun kendisinin değil, “içimizdeki risk algısı, buradan kaynaklanan endişe ve belirsizliği tedavi etme arayışından" kaynaklandığını dile getirdi.

Ergenlik: Bedensel ve psiko-sosyal gelişimde senkronizasyon sorunları

PaylaşBüyüsün bu ay ergenlik ve erken ergenlik konularını ele alıyor. Alanının önde gelen 2 uzmanının buluştuğu canlı yayında konu farklı boyutlarıyla, zengin bir söyleşide ele alındı.

Yankı Yazgan ve Şükrü Hatun, ergenliği hem bedensel hem zihinsel boyutları olduğunu, hormon sistemlerinde, organlarda, bedende olduğu gibi beyinde de değişimler yaşanan bir dönem olduğunu vurguladılar. Her iki uzman da ergenlik döneminin bir tür pek çok bakımdan “senkronizasyonun” bozulduğu, başka bir deyişle bir “asenkroni” dönemi olduğunu dile getirdiler.

Yankı Yazgan bu değişim-dönüşüm sürecinde gelişimsel değişikliklerin çocuklar arasında farklı şekillerde seyrettiğini belirterek, örneğin beyinsel gelişimdeki bu farklılıkların, eşitsizliklere yol açabildiğini vurguladı. Bu dönemin gençlerin yüksek akademik performans gerektiren çok sayıda sınavların da yaşandığı bir dönem olduğunu, bu tür gerekliliklerin de eşitsizlikleri derinleştirdiğini ifade etti.

Her iki uzman da bu senkronizasyon bozulmasının önemine dikkat çektiler: Bu dönemin bireysel zamanların, takvimlerin, olgunlaşmaların birbirini tutmaması şeklinde yaşandığını; bunun bir anlamda “sakarlk” şeklinde kendini gösterdiğini dile getirdiler.

Ergenlikte Riskli Davranışlar, Depresyon ve Nörolojik Sorunlar

Yankı Yazgan ergenlik döneminde kız çocuklarında 12 erkeklerde 14 yaşından itibaren depresif semptom yoğunluğunun hızlı bir yükseliş gösterdiğine dikkat çekti. İnsan hayatında depresyonun en yoğun görüldüğü dönemlerden birinin, 65 yaş üstü dönemle birlikte ergenlik dönemi olduğunu hatırlattı; bu dönemde intihar riskinin de arttığına dikkat çekti.

Çocukların oyun ve besin endüstrisinin çok güçlü etkisine maruz kaldığına dikkat çeken Şükrü Hatun da, bu etkilerin dürtüselliği pekiştirdiğini ve aşırı beslenmenin erken ergenlikle ilişkisi olduğunu belirtti. Kompleks merkezi sinir sistemi sorunlarında hastalık denebilecek erken ergenlik vakaları görüldüğünü de söyleyen Hatun, belirgin nörolojik gelişim sorunu olan çocuklarda tedavi gerektiren durumların ortaya çıkabildiğini kaydetti.

Yine bu dönemde “üreme fonksiyonlarının” olgunlaşmaya, dönüşmeye başladığını, buna eşlik eden bir zihin halinin tetiklendiğini, “bedensel aşk” arayışının hissedilmeye başlandığını vurgulayan uzmanlar, geleneksel toplumların aksine günümüz toplumlarında üreme işlevinin hayata geçirilmesinin ötelendiğine dikkat çektiler. Yankı Yazgan eskiden erken yaşlarda evlenip çoluk çocuk yapmanın mümkün olabildiğini ancak modern toplumda bunun yerini eğitim süreçlerinin aldığını hatırlattı. Hayatın bu çalkantılı döneminde bu açılardan da ortaya sorunlar çıkabildiğine işaret etti.

Yankı Yazgan bu dönemde ergenlerin davranışları, duygu ve düşünceleri ile verdikleri sinyalleri dikkatle izlememiz ve anlamaya çalışmamız gerektiğini özellikle vurguladı.

Erken ergenlik: Ne zaman erkendir? Bir hastalık mıdır?

Şükrü Hatun son yıllarda ergenliğin erkene kayması konusuna birçok araştırmacının da ilgisini çektiğini ve bu konuda esas olarak çevresel faktörlerin etkili olduğu, bunların başında da beslenmenin olduğunu anlattı.

Şükrü Hatun bazı temel ilkelerden söz etti: 3-7 yaş arasında başlayan, ergenliğe ait birden fazla bulgunun, örneğin meme gelişiminin, genital (kasık bölgesi) ya da koltuk altı tüylenmesinin, boy uzamasında hızlanmanın olması durumunda, çocuğun mutlaka bir çocuk endokrinoloji uzmanınca değerlendirilmesinin yerinde olacağını, ancak, özellikle 7-8 yaşlarında başlayan vakaların ise çok azında tedaviye başlanmasını gerektiren bir durum olduğunu açıkladı.

Şükrü Hatun, özellikle kızlarda görülmekte olan erken ergenlik vakalarında odağımızın bir an önce “tedaviye girişmek” yerine, gereksiz tedaviden kaçınmak yönünde olması gerektiğini vurguladı ve bu konuda gözlenen ve ailelerin telaşının da pay sahibi olduğu aşırı ilaç kullanımı yönündeki eğilimin, aslında sorunun kendisini değil, “içimizdeki risk algısı, buradan kaynaklanan endişe ve belirsizliği tedavi etme arayışımızdan" kaynaklandığını belirtti. Gerçekten de erken ergenlik nedeniyle başvuran kızların çok büyük çoğunluğunda bir neden ya da bir hastalık saptanamıyor. Dolayısıyla nedeni belli olmayan bu vakaları "hastalık" olarak kodlamak ve öyle davranmak klasik tıp açısından doğru değil.

Şükrü Hatun ayrıca erkek çocuklarda daha çok ergenlikte gecikmeler görülebildiğini, ama bu konunun erken ergenlik biri büyük bir sorun olarak algılanmadığını vurguladı.

Şükrü Hatun, erken ergenliği tetikleyici nedenler arasında aşırı beslenme, fazla insülin salgılatan endüstriyel besinlerin tüketimi gibi konuların da rolü olabileceğine dikkat çekti.

Erken ergenlik klişeleri

Şükrü Hatun, erken ergenlikle ilgili ailelerin tedirginliğine yol açan en önemli sorunlardan birinin boy kısalığı olduğunu söyledi. Oysa meme girişiminin erkene kaymasının, bu anlama gelmeyebileceğini, ergenliğin erken başlamasının değil, temposunun önemli olduğunu; erken başlasa da yavaş tempolu giden ergenlik döneminde korkulan olumsuzlukların görülmeyebildiğini hatırlattı.

Erken ergenlik durumlarında kemik yaşı değerlendirilmesi önemli olduğunu, bu değerlendirmenin doğru yapılmasının önemli olduğunu, günümüzde bunu otomatik kemk yaşı okuma yazılımları ile yapılabildiğini açıkladı. Önemli bir vurgusu da şu oldu: Kemik yaşına göre boy tahminleri yalnızca tahmindir; "çocuğunuzun boyu …cm'den fazla olamaz" gibi kesin ifadelere itibar edilmemesi önemlidir.

Bir “çocuk hakları ihlali” konusu: Bedensel özelliklerin bu ölçüde ön planda tutulması

Uzmanlar boy konusunda bu denli tedirgin olunmasında, ailelerin zihninde çocuklarının “boylu poslu olması” arzusunun da yeri olabildiğini vurguladı. Yankı Yazgan bu konunun anne ve babaların klasik bir suçluluk duygusuyla hareket edebildikleri bir konu olduğunu ifade etti: “Benim yüzümden, ben yeterli müdahaleyi yapamadığım için çocuğum kısa kaldı” kaygısı gibi…

Şükrü Hatun bunu, “bedenin ön planda olduğu bir yaşam algısına eşlik eden bir problem” olarak tarif ederken çocukların bu kadar bedenleri üzerinden tanımlanan bir hayata sokulmasının bir çocuk hakkı ihlali olduğunu düşündüğünü de söyledi.

Kentsel yaşam ve ergen yalnızlığı: Yük olmayın koluna girin

Şükrü Hatun çocukların bu dönemde sınav sistemi yüzünden büyük yükler yüklendiğini onaylarken kentlerde çocuk yalnızlığının ayrı bir sorun olduğuna işaret etti. Ergenlikteki sorunların büyük bölümünün geçici olarak görülmesi gerektiğine dikkat çeken Hatun anne-babalardaki “bir an önce çözülsün” endişesinin çocukları yorduğunu, bunların zamanla çözüleceğini düşünerek onların koluna girmek, endişelerine eşlik etmenin önemli olduğunu söyledi.

Yankı Yazgan da programın kapanışında ergenlik dönemini “Birbirinin koluna girme zamanı. Fırtınalı bir dönemi kazasız belasız atlatmak önemli. O nedenle gençlerin, ergenlerin bu fırtınalı döneme kötü bir yerde yakalanmamasını sağlamak, koluna girmek gerekiyor” diye tarif etti.

Soruları Paylaş Büyüsün'de derinleştirebiliriz

Yankı Yazgan, yersiz tedaviden kaçınılması ve gereksiz risk değerlendirmelerinden uzak durulmasının önemine dikkat çekerek Paylaş Büyüsün platformunda bu tartışmaların derinleştirilebileceği üzerinde durdu. Tartışmada eksik kalan soru ve yanıtların da burada gündeme getirilebileceğini belirten Yazgan paylasbuyusun.com platformu üzerinden ortaya konan problem-soruların uzmanlar tarafından ele alındığını hatırlattı.

 

Kaynakça: 10 Aralık'ta gerçekleştirilen canlı yayından derlenmiştir.

Canlı yayın linki için tıklayın.


Yorumlar
Yorum eklemek için giriş yapmalısınız