Ege Beni Büyüttü...

Bu yazıda bir babanın hatıraları ve ebevyen olmak ile ilgili deneyimlerinden bahsedilmektedir.

Milenyuma ramak kala herkesin bana, benim bir şeye benzetemediğim oğlum Ege'yi kucağıma aldım. İlk günden itibaren az ağlayan, çok yiyen uzun uyuyan bir bebek oldu. Yaklaşık üç aylık iken 1999 depremi ile tanıştı, yani o istifini bozmadı aslında biz ailecek tanışmış olduk. Yoğurtçu Parkı'ndaki ilk saatlerde felaketin büyüklüğünü henüz anlamamışken köpeğimiz Panço'nun tedirginliği dışında keyfimiz yerindeydi. Üç katlı eski bir binanın ikinci katında, karşımızdaki inşaatın devrilen tuğlalarının çıkardığı sesler ve "sakin, geçti..." mırıltılarım kaldı hatırımda.


İlerleyen saatlerde gelen haberlerin ilk şaşkınlığı ile Ege ile eve girip girmeme kararsızlığı arasında yanımıza bir şey almadığımızı farkedip alçak ve geniş tabanlı bir bina olduğuna dair bilmiş mühendislik bilgilerim ışığında eve döndük. Ertesi günler "zemin sağlam mı?", "deniz kumu mu kullanmışlar?", "bodrumdaki kuyunun seviyesi yükseldi mi?" sorularıyla geçti. Gittikçe gerilen sinirlerin sonucunda önce anne sütü kesildi sonra da o mahalledeki biletimiz. Çok sevdiğimiz evimizden, güvenlikli bir site içinde tünel kalıp/radya temelli bir binanın 14. katına taşındık. Yeni kurulan uydu kentlerin ilk örneklerinden olan Ataşehir'in kıyısında İstanbul'u tepeden gören bir eve. Bir dostumun tabiriyle yuvamızı terk edip güvenli bir eve taşındık anlayacağınız. İlk aylar kapı güvenlikleri ile didişerek geçti sonra da alışamayıp daha makul bir apartmana taşın altı ay içinde.


Deprem, önce güvenlik duygumuzu sonra da yaşam alanımızın sosyalliğini sarsmıştı. Ege, kendine has sakinliği ile neredeyse hiç sorun çıkarmadan bizim dalgalanmalarımıza eşlik etti. Bir türlü iç rahatlığı ile yerleşememe halimizi "çocuk olmasa" parantezi ile anlattık çevremize, kendimize. 

İzmir'de yıkıntılar arasından çıkarılan bebeklerin sakinliğini, güler yüzlerini görünce Ege geldi aklıma. Benim çok sakin görünme pozlarım ile Ege'nin su gibi bakan meraklı bakışları. Ege'nin deyişiyle içimdeki Rizeli'ye hakim olduğum anların pek az olduğunu dostlarım bilir, Ege ise kelimenin tam anlamı ile sakindir. Deprem önemli bir deneyimdi bizim için. Sakin kalamadığımız, her sallantıda savrularak fazla düşünmeden karar verdiğimiz için üç ev değiştirdik bir yıl içinde. "Çocuğumuz olmasa..." diye fısıldadık sürekli. Çocuk ebeveynleri tedirgin ediyor bu durumlarda doğru. Lakin ebeveynlerin yapması gereken de sakin kalmayı becermek. 


Ege yıllar içinde benim ustura halimi köreltti yavaş yavaş, büyüttü, sakinleştirdi yani olduğu kadar. Daha insan oldum diye anlatıyorum bazen ikinci kadehten sonra. Hezeyanlarımı, heyecanlarımı kaybetmiş değilim, "çocuğum olmasa" bir çok şeyi öğrenemeyeceğimi farkettim yıllar içinde. En fazla da depremin kendi hayatımı sarsmaması gerektiğini...


Ege'nin Babası


Yorumlar
Yorum eklemek için giriş yapmalısınız