Yankı Yazgan ve İnci Vural'ın pandemi döneminin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini konuştuğu Paylaş Büyüsün canlı yayınında, salgının ilk dönemindeki şok ve dehşetin insanları iyimserliğe zorladığı, ardından toplu bir öfke halinin yaşandığı ve son aşamadaysa bir ağır bir depresyon tablosunun ortaya çıkmakta olduğu üzerinde duruldu. Başlangıçta yaşanan şok nedeniyle tablonun olağanüstülüğünün yadsındığı, ardından kolay hedefleri seçen bir öfkenin ortaya çıktığı ve bugünse bir umutsuzluk ve çaresizliğin hakim olduğu belirtildi. Ebeveynlerin öncelikle kendini anlamaları, çocuklarını tanımayı öne çıkarmaları ve ezberlerini bozarak gerçekçi hedeflerle onlara yardımcı olmaya çalışmaları tavsiye edildi.
24 Mart akşamı yapılan Paylaş Büyüsün canlı yayınında Dr. Yankı Yazgan, Klinik Psikolog İnci Vural'la pandemi döneminin öğrettikleri ve zorluklarla başetme yolları üzerine konuştu.
İnci Vural salgının ilk başladığı bahar döneminde bu işin daha kısa süreli olacağını tahmin ederek salgın sürecine görece daha olumlu bakıldığını, hatta o dönem özellikle endişeli çocukların evde anne-babalarıyla olmaktan mutlu olduklarını saptadıklarını belirtti. Bu çocuklar için dış dünyadaki endişenin kendi endişelerini önemsizleştirdiğini gözlediklerini belirten Vural, o dönemin en mutsuz kesiminin ergenler olduğunu söyledi.
Ancak sürecin değişmesiyle birlikte anne babaların evde odalara kapanıp çalışmaya başladığını, çocukların zoom ya da EBA'dan dersleri takip etme aşamasına geçtiklerini ve zaman ve mekan algısında ciddi bir karmaşanın yaşandığını söyleyen Vural bu aşamada herkes için işlerin zorlaşmaya başladığını belirtti. Vural, salgından önce sınır koyma sorunu yaşayan ailelerin çok büyük zorluklar içine düştüğünü, sorun yaşamayanların da bu sorunu yaşar hale geldiğini kaydetti.
Yankı Yazgan da ilk dönemi koşullar değiştiğinde problemlerin ortadan kalktığı (okul reddi olan çocuklar için okula gitme durumu ortadan kalktı, dışarı çıkma konusu da benzer şekilde) dönem olarak nitelerken, daha sonrasında hayallerin yıkıldığı, geleceğe dönük hayallerin sarsıldığı bir döneme geçildiğini söyledi.
'AĞIR TABLOYU KABULLENİN'
Konuşmacılar bir süredir dünyada yaşanan ve gelecek konusunda belirsizlik yaratan dönüşümlerin (elektronik para, cinsel kimlikte yaşanan dönüşümler, uzaktan eğitim, vb) pandeminin ortaya çıkışıyla birlikte küresel ölçekte tetiklendiğini ve bunların büyük kayıplarla birleşerek insanların ruh sağlığında ağır sorunlar ortaya çıkardığını vurguladı.
İnci Vural böyle bir tabloda ebeveynlerin yapabilecekleri konusunda öncelikle “hiçbir şey olmamış gibi çocukların önceki dönem pratiklerini harfiyen yerine getirmesini beklemeyi bırakmaları gerekliliği” üzerinde durdu.
'GERÇEKÇİ HEDEFLER KOYUN'
Zor durumları kabullenerek bundan galip çıkma hedefiyle, yani gerçekçi hedeflerle bu dönemin geçirilebileceğine dikkat çeken İnci Vural, anne-babalara öncelikle durumun zorluğunu kabullenmeleri çağrısı yaptı. Stockdale Paradoksu'na gönderme yapan Vural, hiçbir şey olmamış gibi devam etme çabasının daha büyük bir kırılma yaratarak bu dönemdeki direnci azaltacağını hatırlattı.
Yankı Yazgan, Vaclav Havel'in umut ve iyimserliği ayırt etmesine değinerek gerçekçi olmayan bir iyimserliğin bu dönemde işleri zorlaştıracağını ve gerçeği inkar etmekten ya da neden böyle diye itiraz etmekten kaçınmak gerektiğini vurguladı.
YADSIMA, ÖFKE, DEPRESYON...
Konuşmacılar salgın döneminin başındaki toplu tepkinin yadsıma olduğu, ardından öfkenin kendini gösterdiği üzerinde durdu. Sistemin tıkandığı noktalarda kolay hedeflerin seçildiği ve bu dönemde sağlıkçılar ve öğretmenlerin hedef alındığı örnekler konuşuldu. Vural bu sağlıksız tabloda filyasyon ekipleri içinde Sosyal Hizmet Görevlilerin bulunmasının iyi bir çözüm olabileceğine işaret ederken, gelinen noktada hakim olanın depresyon tablosu olduğunu belirtti. Yankı Yazgan, ABD istatistiklerinde geçen yıla göre intihar oranlarında artış gözlenmediği bilgisini paylaştı ancak depresyonun biriken bir dip dalgası gibi olma özelliğini unutmamak gerekliliğine dikkat çekti.
ANNE-BABALARA: BİRAZ GERİ ÇEKİLİN
İnci Vural “kabullenme” aşamasına geçme çağrısını yinelerken anne – babaların çocuklarıyla bu durumu konuşmaları gerektiğini söyledi. Bunun bir süreç olduğunu ve çabuk geçmeyebileceğini düşünerek çocukların yaşadıkları duygular üzerinde durmaları tavsiyesi yapan Vural, sınav ve not gibi konularda beklentilerin yerine gerçekçi hedefler koyulması önerisini yineledi. Vural anne-babaların biraz “geri çekilmesini” önererek şunları söyledi: “Çocukların en büyük sorunu motivasyondu şimdi bu daha zor olacak. Sınavdı, nottu diye tutturmak yerine, çocuklarını neyin motive ettiğini anlasınlar. Biri grup çalışması seviyor, biri başarı, biri başka şey. Biz de evlerde çocuklarımızın neye kanalize olması üzerinde durmalıyız, yani neden zevk alıyorsa ona uygun ortam düşünmemiz lazım.”
EZBERİNİZİ DEĞİŞTİRİN
Yankı Yazgan özellikle büyüklerin ne yaptığını bilmez halde olmasının çocuklar için olumsuz etkilerine işaret ederken eski ezberleri değiştirmek gerekliliği üzerinde durdu ve şunları söyledi: “Birçok çocuk için sınava gidiyor olmak bile bir mutluluk kaynağı oldu. Bu şartlarda sınav tartışması ayrı ama çocuklar okulda olmayı önemsiyor. Biz eski ezberlerimizi değiştirmeliyiz. Okulun bir sosyal ve duygusal gelişim alanı olduğunu net bir şekilde gördük. Okul olmadığında rahat ettikleri şeyler var ama okulsuz yapamadıklarını görüyoruz. Tukaka ilan ettiğimiz, herkesin günah keçisi, şamaroğlanı olmuş okulların bizi biz yapan, insan olmamıza katkısı olan şeyler olduğunu gördük.”
MATEMATİK, TÜRKÇEYİ BIRAKIN KİTAPLARA BAKIN
İnci Vural çocukların motive olabileceği şeyleri anlamanın, ona yollar açabilmenin önemine dikkat çekerken zorlama yapılacaksa da kitap okuma konusunda bir zorlamanın anlamlı olduğu üzerinde durdu. “Bu yılın matematiği, Türkçesi hasarlı olacak” diyen ve bundan kaçınılamayacağını söyleyen Vural, “Ama hayatı öğrenmek için kitap okumak çok önemi, bu dönemi buna ayıralım” diye konuştu. Vural temel kimi şeylere dönmenin de yararları olabileceğini, basit mutfak işleri gibi “öğrenme hedefleri” üzerinde durulabileceğini söyledi.
BEBEĞİN KAOS KARŞISINDA DÜŞTÜĞÜ DEHŞET
Ebeveynlerin çocukları yeterince tanımadan onlara yansıttıkları beklentilerinin hep var olduğuna dikkat çeken Yankı Yazgan bu dönemin bu anlamda eğitici olabildiğini gördüklerini belirtti. Pandeminin mutsuzluk, keyifsizlik, zorlanma gibi durumların hepsini birden fazla dozda insanların önüne çıkarttığını hatırlatan Yazgan öfke, şok ve kabullenmenin çıkmaması gibi durumların bu boğucu ve ezici boyutla ilişkili olabildiğini işaret etti. İnsanların bebeklere benzer bir duruma geldiğini söyleyerek “kaos karşısında bir dehşet duygusu içinde olduğu” benzetmesini yapan Yazgan, bebeklerin bu çaresizliğe nasıl dayandığı sorusunu ortaya attı.
DERİN BİR DÜŞÜNME ZAMANI
İnci Vural burada bebek-anne birimine işaret ederek bebeklerin anne yardımıyla bu dönemden çıktığını vurguladı. Vural “Anne sağlıklıysa bebeği de yönetebiliyor, ona yumuşak cevaplar verebiliyor, onun reaksiyonlarını düzenliyor. … Bebek böylece dünyayı iyi bir yer olarak algılıyor. Anne bu paramparça şeyleri yapıştırıyor. Şu anda anneler de bunu yapacak kadar sakin olamayabiliyorlar. Zaten sıkıntı bu. Annelerin gerçekten iyi olabilmesi çok önemli, bu iyilik halini de kendilerine çocuklarıyla ilgili ekstra yükler kaldırarak zorlaştırmamaları lazım” diye konuştu.
İnci Vural ilk panik halinde ezberlerin bozulmamasının anlaşılır olduğunu ancak artık bunun aşıldığını ve kendimize dönüp bakmak, derin bir düşünme haline geçmek için iyi bir fırsat bulunduğunu hatırlattı.
ÖNCE KENDİNİZİ ANLAYIN
“Çocuğumu büyütürken kendimi anladım” diyen anneler için “Anneler önce kendini anlasın, sonra çocuğu anlasın. Çocuk üzerinden kendini anlamak çocuğa biraz yük gibi oluyor. Bu konuda anneler önce kendi hissiyatını keşfetsin, çocukları bundan muaf tutsunlar. Kendi hayal kırıklıklarını, beklentilerini, kırgınlıklarını, kayıplarını çalışsınlar önce. Anneler kendilerini yetiştirecek, duygusal okuryazarlıklarını yapacak sonra çocuklarınkine bakacaklar” tavsiyesini vurgulayan Vural, sınırlanma, çaresizlik gibi başlıklar söz konusu olduğunda çocuktan öğrenip kendine uyarlama değil, önce kendi yüklerini gözden geçirmenin önemine dikkat çekti.
Pek çok duyguyla ilgili kendi kör noktalarını görmüş, kendi algı ve pratiklerini konuşmuş olan anne-babaların çocuklarına yardımcı olabileceğini belirten Vural, bundan sonra bu durumun çocuklarla olan ilişkiye nasıl sirayet edildiğini görerek sınırlar koyma işine kalkışılması gerektiğini söyledi.
'KOLAY ÇÖZÜMLER ARAMAYIN'
Yankı Yazgan da çocuklara bu dönemde destek olabilmek için ebeveynlerin kendini anlamasının öneminin altını çizdi ve bunu yapmanın yolları konusunda önerilerin neler olabileceği sorusunu ortaya attı.
İnci Vural kişisel gelişim kitapları yerine edebiyat kitaplarının insanın kendini değerlendirmesi için daha fazla yararının olabileceğini vurgularken, bunun pandemi döneminde ortaya çıkan olağanüstü durumla birlikte bir fırsat olarak da görülebileceğini söyledi.
Yankı Yazgan da çoklu bakabilme ve çoklu perspektif geliştirebilecek her şeyin kendini tanımada önemli olabileceğinin altını çizerken kolay reçetelerden kaçınmak gerektiğini vurguladı. Anne-babaların tek bir şeye odaklanmadan, tek odaklı düşünmeden çıkarak bilişsel esneklik kazanabileceğini belirten Yazgan, çocuklardaki bilişsel gelişimde de kendini kontrol etmenin yanı sıra bilişsel esnekliğin en önemli kapasite olduğunu söyledi.
PANDEMİ DÖNEMİ İLAÇ ÖNERİSİ: FİLMLER, KİTAPLAR
Bu dönemde hem anne-babaların hem de çocukların bolca okuyup izlemesini tavsiye eden konuşmacılar programın sonunda kitap ve film önerilerini şöyle sıraladı:
Filmler:
* Playtime (1967) Jacques Tati
https://www.imdb.com/title/tt0062136/?ref_=fn_al_tt_1
* Les Choristes (2004) Christophe Barratier
https://www.imdb.com/title/tt0372824/?ref_=nv_sr_srsg_0
* Tam Sawyer (2011) Hermine Huntgeburth
https://www.imdb.com/title/tt1722484/
Kitaplar:
* İki yıl okul tatili - Jules Verne
* Robinson Crusoe - Daniel Defoe
* Şanslıyım-Şanssızım - Thomas Halling Eva Eriksson
* Cecü’nün Yer Cüceleri - Umberto Eco
*** Programın tümüne buradan ulaşabilirsiniz.