2022 yılındayız, kulağa inanılmaz geliyor, ama bir haftadır Avrupa’da savaş görüyoruz. Çocuklarımız da bir şekilde duyuyor ya da görüyorlar bu savaşı; bazıları soru sormaya başladılar, bazıları da er ya da geç çok haklı olarak pek çok soru soracaklar. Bizim, yetişkinler olarak, açıklamakta zorlandığımız bu savaş durumunu çocuklarla konuşmamız elbette ki pek kolay değil, ama çocuklar ne soruyorsa önemsemek, geçiştirmemek, onları tatmin edecek, akıllarına yatacak ve onları sakinleştirecek cevapları vermek anne baba olarak en temel sorumluluğumuz.
Maalesef felaket dönemlerinde en riskli şey bilgi kirliliğidir. Ortada doğru olan ve olmayan çok fazla şey konuşuluyor ve hatta gerçek olmayan görüntüler bile paylaşılıyor. Bu bilgi kirliliği bizleri bile etkiliyor. Çocuklar da bizim kontrolümüz dışında yalan yanlış şeyler duyabiliyorlar. Önemli olan, çocuklarımıza çok küçük yaşlardan itibaren her yaşında “Seni üzen, kafanı karıştıran, kızdıran, çok merak ettiren ne olursa bizimle paylaşabilirsin ve bize ne istersen sorabilirsin” güvenini verebilmek. Çocuklar özellikle yatma zamanından önce hassas oldukları konuları, kafalarına takılan meseleleri paylaşmaya pek bir yatkın olurlar, yeter ki biz o güvenli ve sakin ortamı sağlayabilelim. Böyle zamanlarda, “Bu duyduğun biraz eksik, bu tam doğru değil, bunun gerçeği şu …” gibi gerçek bilgileri çocuğun yaşına uygun şekilde, korkularını arttırmayacak şekilde sakinlikle verebilmek, sorularını cevaplamak, onun ihtiyacı olduğu kadar konuşabilmek önemli olacaktır. Çocuklar cevap alabileceklerini bildikleri zaman ve sakinlikle cevaplandıkları zaman soru sormaktan çekinmezler ve anne babalarıyla zorlandıkları konuları konuşabilmek onları rahatlatır.
Şunu da belirtmek isterim; bazen sadece arkadaşlarından değil, güvendikleri yetişkinlerden de duyabiliyorlar böyle korkunç felaket haberlerini. İzmir depreminde biz çocuklara hiçbir detay vermemiştik, çok genel konuşmuştuk ama bir öğretmenleri talihsizce “Bakın orda savaşta çocuklar ölüyor onlar yemek bulamıyor, ailelerini kaybediyorlar, sizin her şeyiniz var hiçbir şey beğenmiyorsunuz." gibi şeyler söyledi çocuklara. Bizim kültürümüzde ne yazık ki felaketlerle korkutma, suçlu hissettirme-utandırma gibi güçlü ve zor duygular felaketlerden ders çıkarmayla ilişkilendirilebiliyor, eğitim aracı olabilirmiş gibi kullanılabiliyor. Bu, çocuklar için eğitimsel değeri olan bir söylem olmadığı gibi ruhsallıklarına da iyi gelecek bir söylem değil. Bu evlerde de olabiliyor. Savaşı lütfen çocukların imkânlarını başka çocuklarla kıyaslamak veya çocuklara en kötü şartları göstermek gibi niyetlerle kullanmayalım.
9 yaşındaki oğlum Deniz savaşı ilk duyduğunda çok insani ve naif bir şekilde ve büyük bir şaşkınlıkla “Rusya Ukrayna’ya mı saldırıyor, ama neden?” dedi. O “Neden?” deki vurguyu keşke tanımlayabilsem. O kadar haklı bir şaşkınlıktı ki yaşadığı, bir ülke bir ülkeye neden savaş açar, bir ülke diğerine neden zarar verir-vermek ister? Keşke yetişkinler de böyle düşünebilse. Çocuklara bu soruyu da her soru gibi olabildiğince gerçek bilgiyle ama olabildiğince vahşet-şiddet içermeyen sözcüklerle, olabildiğince kısa ve öz cevaplamalıyız. Özellikle 9-10 yaş öncesi çocuklar böyle konularda uzun konuşmalara hiçbir şekilde hazır olamazlar. Böyle bir soruya belki şöyle gerçekçi bir cevap verilebilir: Hayatta maalesef hem kötü şeyler olabiliyor hem de iyi şeyler. Bazı insanlar veya ülkeler çok öfkeli olabiliyorlar ve düşüncelerini duygularını öfkelerini iyi yönetemeyip çok büyük yanlışlar yapabiliyorlar. Bu kadar büyük yanlışların hiçbir şekilde geçerli bir sebebi, mantıklı bir açıklaması olamaz, savaştıkları ülkeye verdikleri zarar kadar kendi ülkelerine ve kendilerine de zarar verirler. Savaş böyle bir şey. Dünyada savaş kesinlikle olmamalıydı, ve savaşa karşı olan çok fazla insan var ama ne yazık ki bazen bazı bölgelerde böyle çok üzücü şeyler olabiliyor.
Bu dönemde özellikle küçük çocuk olan evlerde televizyonun devamlı açık olmadığından, çocukların devamlı savaş haberlerini görmediğinden-duymadığından emin olalım. Bu çok önemli. Çocuklar savaş haberlerini ve görsellerini bizler gibi değerlendiremez, ne algıladıkları nasıl algıladıkları onları çok zorlayabilir, korkutabilir. Küçük çocukların yanında bu konuları konuşmamaya da özen göstermeliyiz evlerde, bu çocuklara uygun bir konu değil. Belli bir yaştan sonra da dediğim gibi gerçek bilgileri çok detaya girmeden, çok yoğun duygulara kapılmadan, sakinlikle, sağduyuyla, bilgi kirliliğinden de bahsederek konuşabiliriz. Bu kuşak çocuklarıyla ekstra dikkatli ve özenli olmamız gerektiğini düşünüyorum çünkü bu kuşak çok fazla yaşlarına uygun olmayan, onları dehşete sürükleyebilecek felaketlere tanık olmak durumunda kaldı. Yazın yangınlar, iklim krizi, gelecek krizi konusu, pandemi korkuları, hastalık kaygıları, kayıplar, deprem felaketleri ve kayıplar, evlere çok yansıyan ekonomik kriz ve şimdi savaş haberleri. Bu çocukların dünyayı nasıl bir yer olarak gördüklerinde, olan biteni nasıl yorumladıklarında, geleceği nasıl düşüneceklerinde, kendilerini nasıl hissettiklerinde bizlerin onlara bu tür zor konuları hangi yaşta ve nasıl açıkladığımızın payı büyük olacaktır. Lütfen hem bireysel hem toplumsal düzeyde bu sorumluluğumuzun çok farkında olalım.