Her birimizin yaptığımız veya başımıza gelen şeylerle ilgili yorumlar yapan bir iç sesi vardır ve zaman zaman iç sesimizle diyalogda bulunuruz. Kendimizle olan bu “iç konuşmamızın” çoğu zaman farkında olmayabiliriz ancak hissettiğimiz duygularda ve davranışlarımızda oldukça büyük bir etkisi vardır. İç konuşmamız pozitif veya negatif olmak zorunda değildir. Bazen gün içinde işimize yarayacak bilgileri de bize tekrar edebilir: “Merdivenden inerken tutun”, “Karşıdan karşıya geçerken tekrar sağa bak” gibi. Ancak bazen iç sesimiz şöyle de diyebilir: “Olmayacak, boşuna denememeliyim”, “Neye elimi atsam bozuyorum” , “Yetiştiremeyeceğim”, “Bunu bile yapamadım”…
Bu örneklerdeki negatif iç konuşmalar oldukça yaygındır ve herkes zaman zaman benzer düşüncelerle boğuşabilir. Çocukluğumuzdan itibaren öğrendiğimiz bazı kuralları ve edindiğimiz inançları iç konuşmamızda görmemiz mümkündür. Kendimizle ilgili inançlarımız, gerçekçi olsun veya olmasın, çok uzun zamandır süregelen inançlardır ve bu sebeple bunları fark etmemiz zordur. Ancak dikkatimizi üzgün, kızgın, hayal kırıklığına uğramış hissettiğimiz anlarda kendimize çevirdiğimizde ve “Kendime ne söylemiş olabilirim?” diye sorduğumuzda iç konuşmamızın perdesini aralama imkânımız olabilir.
Peki bu neden önemlidir? İç konuşmamız yani aslında kendimizle nasıl konuştuğumuz stres, depresyon, anksiyete gibi sorunların da kökünde yer alır. Elbette herkesin içinde yargılayıcı bir ses vardır ve bu ses zaman zaman çok acımasız, sert olabilir. Ancak bu sesin farkına varmadığımızda aynı öğrenilmiş inançlarla ve kendimiz hakkındaki düşüncelerimizle hayatımıza devam ederiz.
İç konuşmamızı değiştirmek için öncelikle ona dikkatimizi vermemiz ve negatif söylemleri fark etmemiz gerekir. Farkında olmadığımız sürece iç konuşmamızı değiştirmemiz mümkün olmaz. Bazen başka insanları gözlemleyerek iç konuşmalarının onları nasıl etkilediğini görmemiz daha kolay olabilir. İnsanlar çoğu zaman “Böyle işlerde iyi değilim”, “Hep bunu yapmak istedim ama yapabileceğimi düşünmüyorum” gibi söylemlerde bulunabilirler. Bu gibi iç konuşmaların onları nasıl kısıtladığını düşünebilirsiniz. Yapmak istedikleri şeyleri yapmalarını engelliyor mu? Yeni davranışlar edinmekten kaçınmalarına sebep oluyor mu?
Pozitif iç konuşmayı hayal etmekte zorlanıyorsanız kendinizle çok şefkatli bir ebeveyn gibi veya çok sevdiğiniz bir dostunuzla konuşur gibi konuştuğunuzu hayal etmeye çalışabilirsiniz. Kendinize verdiğiniz mesajlarda nazik, yüreklendirici ve destekleyici olmaya çalışın. Kabullenici ve affedici bir şekilde kendinize yaklaşın. Zaman içinde daha şefkatli ve gerçekçi bir tona bürünen iç konuşmanız, zihinsel ve duygusal sağlığınıza ve genel iyilik halinize katkıda bulunur. Ancak tabii ki de duygularımızdaki değişimler ve alıştığımız düşünme şeklinde farklılıklar yaratmak, çaba ve zaman gerektirir. Bu sebeple iç konuşmamızı pozitifleştirmenin otomatik bir şekilde ve hızlıca iyi hissetme hali yaratmayabileceğini unutmamak gerekir.
Uzm. Psk. Beliz Çelikbaş