Çocuklarımızı Ne Küçültelim Ne Büyütelim

Her yaş yalnızca bir kez yaşanıyor, o yüzden çocuklarımızın her bir yaşlarının keyfini o yaşın getirdiği heyecanlarla yaşayabilmeleri için destek olalım.

“Bu yaşımda nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum. Daha önce hiç bu yaşımda olmamıştım!” Bu karikatür bana son aylarda hem ergen hem anne-baba görüşmelerimde sıklıkla karşıma çıkan ev hallerini düşündürdü: Pandemi uzadıkça, bazı evlerde tüm ailenin dip dibe olunmasına bağlı olarak çocukların büyüdüğü görülmüyor/görülemiyor; bazı anne-babalar çocuklarını farkında olmadan infantilize edebiliyor, yani onları devamlı olduklarından daha küçük görüp, onlara “fazlasıyla” çocuk muamelesi yapabiliyor. Bu tabii gelişimsel olarak çocukların büyümelerine fırsat vermeyen, hatta sosyal-duygusal gelişimlerinde bazı gerilemelere neden olabilecek bir tutum. Çocuklar da okula gidip yaşıtlarını göremedikleri için evdeki bu tutumları ya kabulleniyor ya da tepkisel olabiliyorlar. Öteki uçta ise henüz birazcık büyümüş çocuklara “fazlasıyla” büyümüş muamelesi yapılabiliyor. Anneler 10-11 yaşlarındaki kız çocuklarıyla birlikte entrika, cinsellik, aldatma içeren yetişkin dizileri seyredebiliyor, babalar ya da ağabeyler 8-9 yaşındaki evin küçük çocuğuyla birlikte +13 hatta +18 oyunlar oynayabiliyor. Bazı anneler çocuklarıyla yetişkin meselelerinde dertleşebiliyor ve bazı çocuklar ailevi konularda taşıyabileceklerinden çok fazlasını bilmek durumunda kalabiliyor. Her iki tutum da çocukların gelişimi açısından riskli olsa da aslında yeniden düzenlenebilir tutumlar. Yeter ki anne babalar ne yaptıkları üzerine düşünebilsin ve konuşabilsin. Bazı çocuklar hiç büyümek istemez, bazı çocuklar ise bir an önce büyümek isteyebilir. Çocuklar annelerine-babalarına, ağabey-ablalarına özenir, büyüklerin hayatını merak eder; ama aslında hala çocukturlar ve çocukluk gündeminde, çocukluk oyun ve eğlencelerinde kalmaya ihtiyaç duyarlar. Çocuklar ne kadar büyümüş gibi görünseler de yetişkin dizilerini/oyunlarını/gündemini yetişkinler gibi izle(ye)mez, yetişkinler gibi değerlendir(e)mez. Bu diziler onların zihin sağlığı için fazla kafa karışıklığına ve ruh sağlığı için de taşıyamayacakları kadar tetiklenmeye-hareketlenmeye neden olabilir. Anne baba olmak zor, pandemide anne baba olmak daha da zor; ama anne baba olarak ailemizin ruh sağlığını korumakla sorumluyuz. “Kızım ne güzel büyüdü, beraber dizi izler olduk.” demek için 10-11 yaş gerçekten çok çok erken. Çocuklarımızın oldukları yaşta hissedebilmeye, kendilerinden büyük herkesi “büyük” olarak görmeye, “çocuk” - “yetişkin” ayrımını yapabilmeye/yaşayabilmeye ihtiyacı var; erken büyümeye değil. Pandemi koşullarında en çok ihtiyacımız olan şey yakın iletişim, fiziksel ve duygusal temas. Ama bu teması ne çocuklarımızın büyüdüklerini göremeyip ihtiyaçları olmadığı kadar çok bakım vererek, ne de "onları bir an önce yetişkin dünyasına çekelim de onlarla ortak nokta yakalayalım" diyerek sağlayamayız. Anne babalar olarak ne küçültelim ne büyütelim çocuklarımızı; biz çocuklarımızın dünyasına girmeye çalışalım, onların o yaşı nasıl yaşadığını merak edelim, çocuklarımızın çocukluk keyiflerini paylaşalım, onların olduğu yaşa biz eşlik etmeye çalışalım. Bu dönemde zorunlu olarak her birimiz zaten “mekan” ve “zaman” karmaşası yaşıyoruz ve çok zorlanıyoruz ama “kuşak karmaşası” çocuklar için çok daha zorlayıcı olacaktır. Her yaşın güzelliği de zorluğu da ayrı. Her yaş yalnızca bir kez yaşanıyor, o yüzden çocuklarımızın her bir yaşlarının keyfini o yaşın getirdiği heyecanlarla, sevinçlerle ve özlemlerle yaşayabilmelerine destek olup onlara eşlik edebilelim. Büyüdüğünü görüp bir şeyleri bırakabilmek de anlamlı, henüz yeterince büyümediğini kabullenip bekleyebilmek de.

 

Uzm. Psk. Şükran Başarır


Yorumlar
Yorum eklemek için giriş yapmalısınız