• Çocuklarla çok küçük yaşlardan itibaren "özel bölge konuşması" yapılmalıdır. Mayo bölgesi ve ağız, özel bölgelerimizdir; bu bölgelere hiç kimsenin dokunma hakkı olamaz. Çocuklara kimsenin hiçbir ortamda giysisini çıkartmasını veya çamaşırını indirmesini söyleme hakkı olamaz, çocuklara bu tür davranışların uygunsuz olduğu ve asla "şakalaşma" olarak kabul edilemeyeceği anlatılmalıdır. Doktor muayeneleri bir istisnadır, zaten muayenelerde çocukların yanında anne babaları olur ve doktorlar muayene ederken nereye neden baktıklarını açıklarlar. Çocuklar bu tür detayları ne kadar erken yaştan öğrenirlerse bedenlerinin sadece kendilerine ait olduğu ve kimsenin özel bölgelerine hiçbir şekilde dokunamayacağı prensiplerini o kadar iyi benimseyebilirler.
• Vücudumuz bir bütündür ve özel bölgelerimiz haricinde de vücudumuza dokundurtmama, temas istememe ve hatta kişisel sınırlarımıza bağlı olarak yakınlaşma istememe hakkımız vardır. Herkesin sınırları farklıdır ve herkesin sınırlarına saygı duyulmalıdır. Duygusal olarak yakın olduğumuz biriyle bile fiziksel olarak yakın durmayı, el-kol-ten teması yapmayı tercih etmeyebiliriz. Çocuklar dokunulmaktan, öpülmekten hoşlanmıyorlarsa onlara saygı gösterilmesi gerekir. Çocuğun nasıl sevileceğine (sıkıştırmak, gıdıklamak, cimciklemek, öpüp koklamak vs.) yetişkin değil çocuk karar vermelidir; çocuk itiyorsa, istemiyorum diyorsa, hoşnutsuz bir ifade halindeyse yetişkin derhal durmalıdır. Çocukların bedenleri hakkında söz hakkına sahip olduklarını bilerek büyümeleri çok önemlidir. Dokunulmak istemeyen çocuklara yönelik "Ne var ki bunda, seni sevmek istiyor, neden bu kadar tepki veriyorsun?", "Bir şey yapmıyor ki, abartma" gibi söylemler çocuğun kafasını karıştırır, onu üzer, öfkelendirir; anlaşılmadığını ve haklı bulunmadığını hisseden çocuk susmayı öğrenecektir.
• Çocuklara küçük yaşlardan itibaren onları üzen, korkutan, anlamlandıramadıkları, kafalarını karıştıran, kızdıran, hoşlarına gitmeyen bir duruma maruz kalırlarsa mutlaka anne babalarına ve/veya güvendikleri bir yetişkine anlatmaları öğretilmelidir. Çocuk "Sakın kimseye söyleme, eğer söylersen..." gibi tehditlerle karşılaşırsa bile yine de en yakın hissettiği yetişkinlere olayı anlatabileceğini mutlaka bilmelidir.
• Ailelerin "Sır Versem Saklar Mısın?", "Bedenim Bana Ait", "Kırmızı Çizgi" gibi kitapları çocuklarıyla birlikte okumasını ve hemen her sayfada durarak okudukları detaylar hakkında konuşmalarını mutlaka öneriyoruz.
• Çocuğa "Ne olursa olsun, bize anlatmalısın" demek her zaman yeterli olmayabilir. Böyle söylesek bile, çocuklar ne anlatıp anlatmayacaklarına bizim beden dilimize, kullandığımız sözcüklere ve bizlere bir şeyler anlattıklarında verdiğimiz tepkilere göre karar verirler. Bir yandan "Bana her şeyi anlatabilirsin" deyip, bir yandan çocuk hassas konular anlattığında "Bu da nerden çıktı?, "Ne biçim arkadaşların varmış senin?", "Ne saçmalıyorsun sen, bir daha böyle bir şey duymayayım!", "Ne kadar ayıp bu söylediğin" gibi sözler söylüyorsak, çocuğa anlattıklarıyla ilgili hassas ve duyarlı olduğumuzu hissettiremiyorsak çocuk anlatmayı seçmeyecektir.
• Çocuklar bilmedikleri, görmedikleri, maruz kalmadıkları bir şeyi anlatamaz, çizemezler. Bu nedenle, çocuğun söylediği ya da yazarak veya çizerek ifade ettiği, rüyalarında gördüğünü söylediği cinsel ögeler içeren her şey mutlaka dikkate alınmalıdır.
Uzm. Psk. Dan. Şükran Başarır